Emrah Kolukısa, Birgün Gazetesi
Fotoğraf: Loic Venance
78. Cannes Film Festivali önceki akşam yapılan açılış töreniyle başladı. Açılış törenine Onursal Altın Palmiye Ödülü alan ABD’li oyuncu Robert De Niro’nun “Dar kafalı Amerikan Başkanı”na yönelik sözleri damgasını vurdu.
De Niro “Sanat gerçeği arar, bu yüzden faşistler için tehdidiz” dedi.
Sinema dünyasının heyecanla beklediği günler başladı. Böylesine yavan ve kalıplaşmış açılış cümlelerinden kaçınmak gerekir belki ama söz konusu olan Cannes Film Festivali olunca çok da uzatmaya gerek yok doğrusu çünkü Fransa’nın güneyindeki bu küçük kentte 24 Mayıs’a dek sürecek olan ve bu yıl 78. kez düzenlenen festival dünyanın sinemaya dair tüm dikkatini güçlü bir mıknatıs gibi buraya çekecek. Hatta çekmeye başladı bile. Açılış gecesi ödül almak için sahneye çıkan Robert De Niro şimdiden birçok manşette kendine yer buldu.
Altın Palmiye jürisinin basınla buluştuğu toplantıyla başlayalım bu yılki festival izlenimlerimize. Başkanlığını Juliette Binoche’un üstlendiği ve Hintli sinemacı Payal Kapadia, Oscar ödüllü oyuncu Halle Berry, Güney Koreli sinemacı Hong Sang-soo, Meksikalı yönetmen Carlos Reygadas, ABD’li oyuncu Jeremy Strong, Kongo asıllı sinemacı Dieudo Hamadi ve İtalyan oyuncu Alba Rohrwacher’den oluşan 9 kişilik jürinin basın toplantısı ilginç anlara sahne oldu. ABD Başkanı Trump’ın ABD dışında çekilen filmlere yüzde 100 vergi getireceği açıklamasının sinema endüstrisine nasıl bir tehdit oluşturduğu sorulduğunda Juliette Binoche bunun dünya sinema endüstrisi için ne anlama geleceğini analiz etmesinin mümkün olmadığı söyledi ve ekledi: “Bizim Avrupa’da güçlü bir sinema birliğimiz var ve gördüğüm kadarıyla Donald Trump da Amerika’yı ve kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor.”
Toplantıda Gazze’de süren soykırım da gündeme geldi ve yüzlerce tanınmış ismin de aralarında bulunduğu imzacıların yayınladığı uluslararası çağrı metnini neden imzalamadığı Binoche’a soruldu. Bu soruya “Bunu belki daha sonra anlayacaksınız” diyen Binoche imzalamaması için özel bir sebebi olup olmadığı sorulduğunda da “Evet, ama buna yanıt vermeyeceğim” diyerek konuyu kapattı. Binoche’un bu tuhaf tavrına kimse bir anlam veremedi.
Kılık Kıyafet Kurala Bağlı
Moda endüstrisini yakından ilgilendiren konuya da değinildi ve Cannes’ın kırmızı halı kurallarındaki sıkılaşmasına dair sorular soruldu. Kırmızı halıdaki kılık kıyafet konusu yıllardır çok katı bir şekilde kurala bağlanmış durumda ve erkeklerin smokin, kadınlarınsa gece elbisesi ve topuklu ayakkabı giymesi adetten. Son yıllarda topuklu ayakkabı konusunda yükselen itirazlara festival yönetimi boyun eğdi ve bu kuralı esnetti. Bu yıl yapılan yeni bir açıklamayla da kırmızı halıda çıplaklığa müsamaha gösterilmeyeceği ve çok hacimli kıyafetlere izin verilmeyeceği duyuruldu. Anlaşılan yıllardır Cannes ile özdeşleşen ve teşhirciliğe de kapı açan gösterişler festival yönetimini rahatsız ediyor. Bu yine de açılış gecesi gördüğümüz kimi abartılı kıyafetlerin kırmızı halıyı işgal etmeyeceği anlamına gelmemeli, zira Cannes (ve genel olarak sinema endüstrisi) moda endüstrisiyle ciddi işbirliğinde. Bu anlamda kurallara çok fazla uyan olur mu bilemiyoruz ama Juliette Binoche bu konuya ilişkin olarak “Topuklu ayakkabı kısmının değişmesi iyi bir fikirdi, deneyimlerime dayanarak söylüyorum” demekle yetindi. Halle Berry ise “Müthiş bir kıyafet getirmiştim ama giyemiyorum. Kurallara uyacağım ve değiştireceğim” diyerek şaka yollu sitem etti.
Sanat Hayatın Tanıklığıdır
Açılış töreni Fransız oyuncu ve komedyen Laurent Lafitte’in sunuculuğunda yapıldı ve dolu dolu geçen bir saatlik süresiyle her zaman olduğu gibi ‘insanları sıkmayan bir tören nasıl yapılır?’ konusunda bir ders niteliğindeydi. Alkışların eksik olmadığı törende önce jüri üyeleri takdim edildi ve başkan Juliette Binoche konuşmasında gündüz düzenlenen basın toplantısındaki tuhaf tavrını açıklarcasına konuyu politikaya getirdi. 7 Ekim rehinleri diyerek Gazze’ye değinen Binoche “Savaş, yoksulluk, iklim değişikliği, kadın düşmanlığı… Barbarlığımızın şeytanları bize rahat vermiyor. Bugün hüzün rüzgârı o kadar şiddetli esiyor ki, en zayıfları, 7 Ekim rehinelerini ve tüm rehineleri, tutsakları, boğulanları, dehşete katlanan ve terk edilmişliğin ve kayıtsızlığın korkunç duygusuyla ölenleri alıp götürüyor” dedi. Binoche ayrıca 25 yaşında öldürülen Filistinli foto muhabiri Fatima Hassona’ya da değindi ve şöyle konuştu: “Hassouna ve on yakını, evlerine düşen füze sonucu hayatını kaybetti. Fatima bu akşam bizim aramızda olacaktı. Ölümünden bir gün önce, rol aldığı filmin burada, Cannes Film Festivali'nde seçildiğini öğrendi. Sanat kalır. Hayatımızın, hayallerimizin güçlü tanıklığıdır. Ve biz seyirciler de bunu kucaklıyoruz. Her şeyin değişebildiği Cannes Film Festivali'nin buna katkı sağlamasını dilerim.” Öte yandan tüm bu sözleri yine de aralarında Susan Sarandon, Richard Gere, Javier Bardem, David Cronenberg gibi isimlerin bulunduğu ve sayısı 350’yi aşan sinema figürünün imzaladığı bildiriyi geri çevirdiğini anlatmaya yetmiyor. Bu açık mektubun birincil muhatabının Cannes Film Festivali olduğu ve festival yönetiminin İsrail’in yarattığı vahşete karşı suskun kalmakla suçlandığını düşününce belki manzara biraz daha netleşiyordur, ne dersiniz?
Demokrasi İçin Savaşıyoruz
Açılış gecesi sahne alan bir diğer efsane, onu takdim etmek için sahneye gelen Leonardo DiCaprio’nun da dediği gibi tüm aktörlerin model olarak kabul ettiği Robert De Niro idi. İlk önemli çıkışını henüz çocuk sayılabilecek bir yaşta De Niro ile oynadığı 'This Boys Life' filmiyle yapan DiCaprio’nun övgü dolu sözlerinden sonra sahneye gelen De Niro, Trump’a had bildirmekten geri kalmayacaktı. “Ülkemde, bir zamanlar hafife aldığımız demokrasi için şu anda deli gibi savaşıyoruz” diyerek başlayan De Niro, “Bu, hepimizi etkiliyor, çünkü sanat, insanları bir araya getiren potadır, tıpkı bu gece olduğu gibi. Sanat gerçeği arar. Sanat çeşitliliği kucaklar. Bu yüzden sanat bir tehdittir. Bu yüzden otokratlar ve faşistler için bir tehditiz. Amerika'nın dar kafalı başkanı, önde gelen kültürel kurumlarımızdan birinin [Kennedy Center] başına kendisini atadı. Sanatlara, beşeri bilimlere ve eğitime olan fonu ve desteği kesti” dedi ve sözü o meşhur vergi açıklamasına getirdi: “Yaratıcılığa bir fiyat biçemezsiniz ama görünüşe göre gümrük vergisi koyabilirsiniz. Bu saldırılar kabul edilemez. Bu sadece bir Amerikan sorunu değil, küresel bir sorun. Bir film gibi, hepimiz arkamıza yaslanıp izleyemeyiz. Hemen harekete geçmeliyiz. Şiddet olmadan, ama büyük bir tutku ve kararlılıkla. Özgürlüğü önemseyen herkesin örgütlenmesinin zamanı geldi. Bu görkemli festivalde sanatı kutlayarak gücümüzü ve kararlılığımızı gösteriyoruz. Liberté, Égalité, Fraternité.” De Niro’nun Fransız Devrimi’nin dünyaya armağan ettiği sloganla (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) sözlerini bitirmesi özenle yapılmış bir tercihti ve salondakilerin de uzun uzun ayakta alkışları onu tasdik etti.
Cannes’ın bir başka gediklisi ve sevgilisi ABD’li sinemacı (ve herkesin açıkça bildiği gibi İsrail destekçisi) Quentin Tarantino festivalin geleneksel açılışını yapmak için sahneye geldiğinde gecenin artık sonuna gelindiği açıktı. Tarantino’nun nasıl bir açılış yaptığını yazmaktansa (yazıyla tarif etmek haksızlık olur) interneti şöyle bir karıştırıp bizzat izlemenizi öneririm; anlatılmaz, yaşanır denilen anlardandı zira. Törende Mylene Farmer da sahne alarak bir şarkı söylerken, izleyici koltuklarında oturanlar arasında Fatih Akın da vardı.