yedy haber merkezi
Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik ve Kalkolitik çağların en önemli arkeolojik merkezlerinden biri olan Çatalhöyük’te, son kazılarda insan yerleşim düzenini şekillendiren kritik bir sosyal dönüşüm ortaya çıkarıldı. Arkaik yerleşim katmanlarında yoğun şehir yerleşimi şeklinde gelişen mimarinin, zamanla bireyselleşerek ayrı ev gruplarına dönüştüğü belirlendi. Bu değişim, toplumun yapısının da dönüşerek yerleşimcilerin göçünü tetiklemiş olabilir.
Kazı başkanı Prof. Dr. Arkadiusz Marciniak, Doğu Çatalhöyük’te bir nevi "Ruhani Ev" ya da “Ölüler Evi” olarak adlandırılabilecek alan keşfedildiğini açıkladı. Burası, bir avlunun etrafında gruplanmış yapılar ve dörder insan iskeletine ait kemik parçalarıyla dikkat çekiyor. Bu yapı, ritüel ve mezarlık alanı olarak yorumlanıyor.
Kadın Merkezli Toplumsal Örgütlenme
Bilim dünyası, Çatalhöyük’ün sosyal dokusuna dair önemli bir veri de genetik analizlerle sundu. Science dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, Neolitik dönemde yerleşik bu toplumda matrilineal (anne kökenli) bir toplumsal düzen vardı. Yani çiftler evlenince genellikle damat, gelinin ailesine taşınıyordu. Kocaya değil, anneye dayanan aile yapısı ve defin törenlerinde çocuklara verilen mezar eşyalarının oranı; toplumsal kimliğin kadından geldiğine işaret ediyor.
Mimari Ayrışma, Göç ve Toplumsal Dönüşüm
Kazı alanındaki mimari gözlemler toplumsal yapının nasıl değiştiğini gösteriyor. Daha alt tabakalarda bitişik, sıkışık yerleşim alanları hâkimken, üst tabakalarda yapıların ayrışmaya başladığı görülüyor. Bu mimari dönüşümün, birim aile yapılarının öne çıktığını ve bireysel evlerin ağırlık kazanmasıyla birlikte toplumsal yapının da yeniden şekillendiğini işaret ediyor. Bu sosyolojik kırılmanın, yerleşimi terk ederek göç etmeyi tercih eden toplulukları da beraberinde getirmesi bekleniyor.
Bölge Tarihine Yeni Bir Bakış Açısı
Çatalhöyük, MÖ yaklaşık 7400–5600 yıllarına tarihlenen Neolitik ve Kalkolitik dönem yerleşimlerine ev sahipliği yapmış bir kent. UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde yer alması, tarihî ve kültürel önemini vurguluyor. Bu yeni bulgular, yerleşik hayata geçişten kentleşmeye, sosyal farklılaşmadan göç dinamiklerine dev bir pencere açıyor.