yedy haber merkezi
2025 Turner Prize (Turner Ödülü) bu yıl İngiliz-Nijeryalı sanatçı Nnena Kalu’ya verildi ve sanat dünyasında önemli bir dönüm noktası olarak kayda geçti. Kalu, British-Nigerian kimliğiyle gerçekleştirdiği çarpıcı soyut heykeller ve çizimlerle Büyük Britanya’nın en prestijli çağdaş sanat ödülünü kazanarak tarihte bir ilke imza attı.
59 yaşındaki sanatçı, ödülü 9 Aralık 2025’te İngiltere’nin kuzeyinde Bradford’a verilen törenle aldı; burada 2025 İngiltere Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen Turner Prize sergisi de Cartwright Hall Art Gallery’de izlenebilecek.
Kalu’nun eserleri, büyük ölçekli soyut çizimler ve asılı heykeller ile dikkat çekiyor. Çalışmalarında ip, kumaş, bant, karton ve geri dönüştürülmüş VHS kaset gibi gündelik malzemeleri katmanlar hâlinde kullanarak hem renk hem form açısından güçlü görsel etkiler yaratıyor. Jüri, bu eserleri “cesur ve etkileyici” olarak nitelendirerek ödüle layık buldu.
Turner Prize, 1984’ten beri dağıtılan ve Birleşik Krallık çağdaş sanat ortamının en saygın ödüllerinden biri olarak kabul ediliyor. Ödül, Britanya’da veya Britanya’da yaşayan sanatçıların dönemsel üretimlerini değerlendiren bir platform sunuyor ve birçok dönemin yenilikçi sanatçısını uluslararası sanat sahnesine taşıdı. Bu yılki tören, 250. J.M.W. Turner doğum yıldönümünde gerçekleşti; ödüle adını veren İngiliz romantik ressam Turner’ın mirası bu vesileyle bir kez daha hatırlandı.
2025 kısa listesinde Nnena Kalu’nun yanı sıra Rene Matić, Mohammed Sami ve Zadie Xa gibi isimler de yer alıyordu; her biri çağdaş sanatın farklı yönlerini temsil eden eserlerle jüri önüne çıktı. Sergi ve ödül töreni, Bradford’daki etkinlik programı kapsamında kamuya açık biçimde sunuluyor ve çalışmalarıyla finalist sanatçıların üretimlerini Türkiye’deki sanatseverler için de anlamlandırma fırsatı yaratıyor.
Kalu’nun kazandığı bu Turner Prize zaferi, yalnızca bireysel bir başarı değil; aynı zamanda çağdaş sanat alanında engellilik, kimlik ve çeşitlilik gibi temaların görünürlüğünü artıran önemli bir gelişme olarak yorumlanıyor. Birleşik Krallık’ın en büyük sanat ödülünü, öğrenme engelli bir sanatçının kazanması sanat çevrelerinde geniş yankı buldu ve bu durum, sanat dünyasında kapsayıcılığın önemine dair yeni tartışmalara da zemin hazırladı.
Nnena Kalu kimdir?
Nnena Kalu, Birleşik Krallık’ta yaşayan İngiliz-Nijeryalı bir sanatçı olarak çağdaş sanat sahnesinde özgün ve güçlü bir yer edindi. 1966 yılında Nijerya’da doğan Kalu, çocuk yaşta ailesiyle birlikte İngiltere’ye göç etti. Öğrenme engelli bir sanatçı olan Kalu, üretimlerini uzun yıllardır Londra merkezli sanat kolektifi ve atölye alanı ActionSpace bünyesinde sürdürüyor. Sanat pratiği, sezgisel üretim, tekrar, ritim ve fiziksel süreçlere dayanıyor; akademik kurallardan ya da geleneksel estetik sınırlardan bilinçli olarak uzak duruyor. Bu yönüyle Kalu, “outsider art” olarak etiketlenen alanla ilişkilendirilse de, günümüzde çağdaş sanatın merkezinde yer alan güçlü bir ifade dili kurmuş durumda.
Kalu’nun sanatı; renk, hareket ve yoğunluk üzerine kurulu. Büyük ölçekli soyut çizimler ve mekâna yayılan asılı heykeller, onun üretiminin temelini oluşturuyor. Çalışmalarında karton, kağıt, kumaş, bant, ip, plastik ve geri dönüştürülmüş VHS kasetler gibi gündelik malzemeleri katmanlar hâlinde kullanıyor. Bu malzemeler, tekrar eden düğümler, bağlamalar ve sarma hareketleriyle hem fiziksel hem de görsel olarak yoğun kompozisyonlara dönüşüyor. Sanatçı için üretim süreci, sonuçtan daha belirleyici bir anlam taşıyor; çizim ve heykel, bedensel bir eylem ve süreklilik hâli olarak ortaya çıkıyor.
Turner Prize 2025’e layık görülen eserleri arasında yer alan büyük ölçekli asılı heykeller, izleyiciyi mekânın içinde dolaşmaya zorlayan, neredeyse mimari etkiler yaratan çalışmalar olarak öne çıkıyor. Bu işler, sabit bir bakış noktasından değil; hareket, dolaşım ve zaman içinde algılanıyor. Aynı zamanda Kalu’nun yoğun renk kullanımı ve tekrar eden çizgisel yapıları, duygusal bir enerji ve ritim hissi yaratıyor. Sanatçının çizimleri ise çoğu zaman figüratif olmayan, ancak içsel bir düzen ve sezgisel bir kompozisyon barındıran çalışmalardan oluşuyor.
Nnena Kalu’nun Turner Ödülü’nü kazanması, yalnızca bireysel bir başarı olarak değil; çağdaş sanat dünyasında engellilik, temsil ve kapsayıcılık konularında önemli bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor. Kalu’nun üretimi, sanatın yalnızca kavramsal çerçevelerle değil; sezgi, beden ve tekrar yoluyla da güçlü bir ifade alanı yaratabileceğini hatırlatıyor. Bu yönüyle sanatçının pratiği, çağdaş sanatın sınırlarını genişleten ve merkezini yeniden düşünmeye davet eden bir yerde duruyor.